Browse Category

PC

Yazılımları Türkçe Kullanmak

Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ister istemez yazılımları da etkiliyor ve günümüzde yazılımlar oldukça kapsamlı işlemleri yapabilmeyi olanaklı kılıyor. Donanımların, bundan birkaç sene önceye kıyasla çok daha fazla gelişmesi ile yazılımlardan da beklentiler artıyor.

Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar yazılım denince akıllara basit işletim sistemleri, kelime işlemci ya da basit boyama programları geliyordu oysa günümüzün yazılımları artık çok daha yetenekli. Matbaa-basım, resim işlemleri, komple ofis çözümleri ve üç boyutlu tasarımların kolayca yapılabilmesini sağlayan bir sürü yazılım var…

Türkiye de son yıllarda yazılım alanında kendinden söz ettirmeyi başaran yeni ülkelerden birisi ve bu durum her geçen gün biraz daha ivme kazanarak artmaya devam ediyor. Artık Türk yazılım firmaları yurt dışı ihalelerde yarışabiliyorlar. Hatta NATO standartlarına uygun yazılım ve donanım üretebiliyorlar.

Bu duruma en iyi örnek ise 2007 Kasım ayında üç Türk kardeşin sahibi olduğu bir firmanın çıkardığı bir oyun olabilir. Oyun, bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı ve oynandı. Çoğu oyun sitesi ve dergisi oyuna tam not verdi. Yapımcılar bir de oyunun yüzde yüz Türkçe versiyonunu çıkardılar.

Türkiye’nin yazılımdaki atakları neticesinde Türkçe desteği sunan yazılımlar da çoğalıyor. Aslında alanında uzmanlaşmış çoğu kişi yazılımlarda Türkçe seçeneğinin bulunup bulunmamasını pek önemsemiyor çünkü çeviri yapılırken bazı durumlarda kelimelerin uygun karşılığı bulunamayabiliyor. Bu durum profesyoneller için kabul edilemez bir durum oluşturuyor. Bazı durumlarda da insanlar programları ilk öğrendikleri şekilde kullanmak istiyorlar.

Ancak yazılımlarda Türkçe desteğinin bulunması hem öğrenmeye yeni başlayanlar için bir kolaylık hem de daha fazla kişinin öğrenmesini teşvik etmek için bir etken oluşturabilir. Tabi burada bahsedilen durum ile Türkçe destekli yazılımların sayısı arasında da bir doğru orantı mevcut.

Pek çok ünlü yazılım firması, alanlarında neredeyse alternatifsiz yazılımlarına birkaç dil desteği ekleyerek kullanıcılara sunmalarına rağmen bu tür yazılımların hatırı sayılır kısmında Türkçe seçeneği bulunmuyor.

Türkçe seçeneğinin pek çok yazılımda bulunmama nedeni aslında çok basit. Yazılıma eklenecek diller seçilirken, programın en çok kullanıldığı ülkeler tercih edilir ve eklenecek dillere bu verilere göre karar verilir.

İlk bakışta Türkiye’de de kullanıcı sayısı oldukça fazla gibi gözükse de bu kullanıcıların çoğu ya yazılımın orijinal sürümünü kullanmıyorlardır ya da kayıtlı kullanıcılar değildir. Pek çok program bilgisayara kurulduktan sonra kullanıcılara bir kayıt (registration) seçeneği sunar.

Bu şekilde firmalar hem programlarını kimlerin kullandıklarından haberdar olurlar hem de kullanıcılar kolay ve hızlı bir şekilde teknik destek ve yardım alabilirler.

Firmalar doğal olarak en fazla satışı yaptıkları yerlere daha çok yatırım yapar ve o ülkelere özel avantajlar sunarlar. Bu noktada lisanslı yazılım kullanmanın önemi bir kere daha ortaya çıkıyor.

Diğer yandan özellikle açık kaynaklı yazılımlarda çoklu dil desteğinin daha fazla olduğu görülüyor. Bu tür yazılımlar ücretsiz oldukları gibi kaynak kodlarını kullanıcılara açıyorlar ve her ülkeden bu işle ilgili kullanıcılar programı kendi dillerine çevirebiliyorlar.

Açık kaynaklı yazılımların bazıları da kendilerine özgü bir dil dosya formatıyla geliyorlar ve genelde bu dosyalar hemen hemen her metin editörü ile açılabiliyorlar. Açılan dosyada İngilizce yazılan ifadeler Türkçeye çevirilince program da Türkçe oluyor. Sadece açık kaynaklı değil aynı zamanda bazı ticari yazılımlar da harici bir dil dosyasıyla gelirler ve bunların tercüme edilmesi daha kolaydır ancak çoğu durumda ticari yazılımlar dil desteğini uygulama dosyasının içine gömmeyi tercih eder.

Yukarıdaki duruma uyan  yazılımlar için de Türkçe yama paketleri bulunuyor. Sadece bunları barındıran web sayfaları bile mevcut ancak bu tür yamaların resmi olmadığı da unutulmamalıdır. Bu tür yamalar genelde programın ana uygulama dosyasına müdahale ederek çalıştıkları için böyle bir işlem uygulanmadan önce ilgili programın bir yedeğinin alınması yerinde bir karar olacaktır.

Tabi bu seçenekler içinde en güzeli direk üretici tarafından sunulan dil desteğidir. Bunun için ülkedeki lisanslı yazılım kullanım oranının artması ve dolayısı ile üreticiye ülkenin iyi bir pazar olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.

Yazılımlar da Donanımlar Kadar Önemlidir

Bilişim ve teknoloji alanında yapılan yatırımlar ve gerçekleştirilen AR-GE çalışmalarının sonucunda; her geçen gün yeni ürünler piyasadaki yerlerini alıyorlar.

Her çıkan yeni ürün de bir öncekine oranla daha çok avantaj ve özellik sunduğu için kullanıcılar da imkanları ölçüsünde ellerindekini yeniliyorlar ve böylece piyasaya olan talep sürekli canlı tutuluyor.

Donanım cephesinde, yeni piyasaya sürülen bir ürün ilk başlarda fiyat olarak fazla cezp edici olmazken; daha sonra giderek fiyatı düşüyor. Söz konusu ürünün bir de üst modeli çıkınca o ürün artık çoğu kullanıcının bütçesini zorlamadan rahatça ulaşabileceği bir seviyeye iniyor.

Piyasaya çıktığı ilk anlarda bir donanımın bu kadar fazla fiyata sahip olmasının nedeni, geliştirme aşamasında yapılan harcamaları telafi etmektir. Söz konusu yatırımlar karşılandığında ürün ucuzlamaya başlar ve daha yeni modeli yüksek fiyatlarla piyasaya çıkarılır. Bu döngü böyle devam edip giderken üretici firmalarda satışlarını gerçekleştirir ve geliştirmelere devam ederler.

Yukarıda anlatılan durum herkese çok mantıklı gelmesine rağmen ne yazık ki yazılım konusunda bazı kullanıcılar tarafından aynı tutarlılık gösterilemiyor.

İş donanıma geldiğinde kullanıcılar orijinal almayı yeğliyorlar çünkü taklitleri ya da düşük kaliteli olanları daha ucuz olmasına rağmen hem kullanım ömrü hem de verimliliğinin istenilenin altında olacağı herkes tarafından gayet açık bir şekilde biliniyor.

Yazılım ele alındığına ise donanımda görülen tablo biraz değişiyor ve kullanıcıların bazıları korsan yazılım kullanmakta bir sakınca görmüyor. Buna gerekçe olarak da fiyatların yüksekliği gösteriliyor. Elle tutulur, somut bir ürüne para verirken böyle bir değerlendirme yapmayan kullanıcıların yazılım konusunda aynı şekilde düşünmemesi ise kulağa biraz tuhaf geliyor.

Nasıl orijinal donanım kullanmanın avantajları varsa, lisanslı yazılımların da kullanıcılara sağladığı yararlar vardır.

Her şeyden önce lisanslı yazılım sahibi kullanıcılar karşılaştıkları sorunlarda yazılım üreticilerinden gerek web ortamında gerekse telefonda sağlıklı bir şekilde destek ve yardım hizmetlerini alabiliyorlar.

Üstelik bir çok üretici firma yeni versiyonu çıkan yazılımlarını eski sürümün lisansına sahip olan kullanıcılarına daha düşük fiyatla sunuyorlar.

Üreticinin inisiyatifine bağlı olarak, orijinal olmayan yazılımlar çıkan yama ve güncellemelerden yararlanamayabiliyor. Söz konusu güncellemeler arasında kritik güvenlik açıklarını kapatanların da olduğu hatırlanırsa; bu tür yamaların yüklenememesi bilgisayarlar içinde de önemli bir risk teşkil edecektir.

Bütün bunlar bir kenara itilse bile her şeyden önce bu yazılımları üreten firmalar ve çalışanları geçimlerini bu şekilde sağladıkları için, korsan kullanım bu kesime büyük zararlar vermektedir. Yeterli kazancı elde edemeyen bir firma kapanabilir ve insanlar yeni sürümlerden mahrum kalabilir. Özellikle bazı alanlarda sadece tek bir yazılımın öne çıktığı düşünüldüğünde meslekleri için o yazılımı kullananların ne kadar zor durumda kalacağı tahmin edilebilir.

Lisans sorunlarının giderek daha fazla dile getirilmesi hem Türkiye’de hem de uluslar arası arenada fikir eserlerini koruma adına daha caydırıcı cezaların oluşturulmasını sağladı. Artık bu tür durumlar daha sık takip ediliyor ve tespit edilmesi halinde kullanıcılar çok zor durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bütçelerinde yazılıma çok fazla yer ayırmak istemeyen kullanıcıların alternatif ücretsiz yazılımlara yönelmeleri çok daha doğru bir tercih olacaktır.

Zombi PC Kavramı

Dünyadaki hızlı gelişime en çabuk ayak uyduran zümrelerin başında “hacker” ya da “lamer” diye adlandırılan kötü niyetli kişiler gelir. Bunun nedeni kötü amaçlı hareketlerini gerçekleştirmeleri için keşfettikleri yöntemlerin güvenlik firmaları tarafından hızla etkisiz hale getirilmesidir. Önlem alınan her saldırıdan sonra hackerler bıkıp usanmadan bir yenisini icat ediyorlar.

Her ne kadar bilgisayar korsanlarının çabalarını boşa çıkaracak metotlar geliştirilse de güvenliği fazla önemsemeyen kullanıcıların varlığı kötü niyetli insanların ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor.

Eskiden bilgisayara bulaşan zararlı yazılımlar sadece o bilgisayara zarar verebiliyorlardı ancak Internet’in giderek yaygınlaşması saldırganlara daha çok insana zarar verme imkanı sağladı. Günümüzde, bilgisayar korsanları, başkalarının bilgisayarlarına bulaştırdıkları zararlı yazılımlarla yine başka insanlara zarar verebiliyorlar. Bu şekilde yakalanma risklerini minimuma indiren hackerler suçu başkasına yüklemiş oluyorlar.

Yukarıda özetlenen durumdaki bilgisayarlara bilişim literatüründe “Zombi PC” adı veriliyor. Öldükten sonra dirilmiş ve şuursuzca başkalarına saldıran yaratıklar anlamına gelen zombi kelimesi burada da kontrolü başkasının elinde bulunan ve diğer bilgisayarlara saldırıda bulunan PC’ler için kullanılmaktadır. Burada her şeyden önce yanlış anlaşılmaması gereken bir durum var. Zombi haline gelmiş bilgisayarlarda kontrolün tamamı kötü niyetli kişilerin eline geçmiyor; sadece saldırganlar belirli işleri gerçekleştirme yetkisine sahip olabiliyor. Saldırganların ele geçirdiği bilgisayarın sahibinin ise hiçbir şekilde durumdan haberi olmuyor. Böylelikle saldırganlar, masum insanların bilgisayarları aracılığıyla spam gönderebiliyor ya da bankacılık işlemlerinde bulunabiliyor. Suç tespit edilince fatura ne yazık ki zombi bilgisayarların sahiplerine kesiliyor.

“BOTNET” yani “Bot Network” adı verilen ağa bağlı olan ve emirlerini oradan alan zombi bilgisayarların tamamı DDos Atak diye isimlendirilen servis reddi saldırılarını da yaygın olarak kullanmaktadırlar.

Tanınmış güvenlik firmalarından birinden yapılan açıklamaya göre Türkiye’ de, yabancı korsanların eline geçtiği için Internet saldırılarında bulunan Zombi PC sayısı bir buçuk yılda 14 kat arttı. Bundan bir buçuk yıl önce Türkiye; Internet saldırılarında bulunan bilgisayarlar sıralamasında yirmili hanelerde yer alırken şimdi yedinci sırada. Türkiye bugün bir ya da birkaç Bot Network’un parçası haline gelmiş durumda.

Yapılan araştırmalara göre bu artışın en büyük nedenlerinden biri Türkiye’de ADSL hizmetinin devreye girmesiyle statik IP sayısının çoğalması. Sabir IP kavramının yanına yüksek hız ve bilinçsiz kullanıcılar de eklenince kötü niyetli kişiler için bulunmaz bir fırsat doğuyor.

Bir diğer neden ise bilgi-işlem yöneticilerinin sunucu bilgisayarların (server) güvenliğini sağlarken istemci (client) bilgisayarların güvenliğine yeterli önemi vermemeleri olarak gösteriliyor. İstemcilerin imajı alınarak gerektiğinde bilgisayarların kurtarılabileceği düşüncesi hackerleri bu tip bilgisayarlara yönlendiriyor. Bütün bunlar da gösteriyor ki artık bilgisayarların güvenliğini sağlamak için sadece anti virüs programları yeterli olmuyor.

Bilgisayarların zombi haline gelmemesi için bir virüsten korunma yazılımı mutlaka olmalıdır. Ayrıca sık sık program güncellenmelidir.

Bunun yanında, bir güvenlik duvarı ve trojan, casus yazılım önleyici programlar da kurulmalı ve güncel olup olmadıkları belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. Tüm güvenlik yazılımlarının yanında ayrıca işletim sistemin güncel olması da büyük önem taşımaktadır.

İşletim sistemi ve güvenlik yazılımlarının güncel olması sorunu büyük ölçüde önleyecekmiş gibi görünse de bilgisayarda kurulu diğer programların da (medya oynatıcısı, grafik tasarımı gibi) güncel olmaları gerekmektedir. Bazı durumlarda güvenlik yazılımını aşamayan bilgisayar korsanları; sıradan programların güvenlik açıklarından faydalanmayı tercih edebiliyorlar.

Görülüyor ki bilgisayarları riske atmamak için sadece gerekli yazılımları kurmak yeterli olamayabiliyor. Aynı zamanda güncellemelere de büyük önem vermek gerekiyor. İlk bakışta bu önlemler çok zahmetli gibi gözükseler de sonradan ortaya çıkabilecek durumlarla kıyaslandığında aslında harcanan çabanın göz ardı edilebileceği ortaya çıkacaktır. Bir gün başkasının işlediği bir suçtan dolayı sorumlu tutulmaktansa bilgisayarların güvenliği için emek sarf etmek kullanıcıların yararına olacaktır.

Kablosuz Internet Güvenliği

Dial-Up yani çevirmeli bağlantıların yerini, ADSL ve diğer geniş bant alternatiflerinin almasıyla hızlı ve kaliteli Internet,  düşük fiyatlarla kullanıcıların kolayca elde edebileceği hale geldi.

ADSL teknolojisinin devreye girmesiyle Internet’e yüksek ücretlerle düşük hızda girme dönemi artık tarih oldu.

Uygun modemleri alarak  geniş bandın keyfini süren kullanıcılardan bazıları aynı apartmanda oturduğu tanıdıklarıyla mevcut bağlantılarını paylaşarak her ay ödedikleri fatura bedelinden tasarruf etmeyi keşfettiler ancak söz konusu bu durumun suç teşkil ettiğini ya düşünmediler ya da bilmezlikten geldiler.

Aslına bakılırsa bu durum orijinal bir filmi kopyalayarak bir arkadaşa vermeye benzer. Satın alınan hizmet, bir başkasıyla paylaşıldığından dolayı; diğer kullanıcı kendisi için yeniden Internet hizmeti almaya gerek duymayacaktır.

Diğer taraftan ortak Internet kullanımında bağlantı paylaşılabilse bile sorumluluk sadece hizmetin resmi sahibine ait olacaktır. Bağlantıyı paylaşanlardan birisinin illegal bir harekette bulunması halinde yapılacak bir takibatta sorumluluk tamamen bağlantı sahibine ait olacaktır. Söz konusu kişi durumun kendisinden değil de hizmeti paylaştığı diğer kişiden kaynaklandığını söylerse zaten yasak olan bu eylemini kabul ettiği için büsbütün zor durumda kalacaktır.

Kullanıcıların çoğu bağlantılarını paylaştıkları kişileri tanıdıklarını ve söz konusu ortaklarının yasal olmayan işlerde bulunmayacağını düşünebilirler ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta ortaya çıkıyor. İnsanlar, bilgisayarlarının daha önceden bulaşmış zararlı bir yazılım yüzünden kötü niyetli kişiler tarafından yasa dışı olarak kullanılabileceğini de düşünmelidirler.

Bilinçli bir şekilde bağlantılarını paylaşan insanların yanında bir de sahip oldukları Internet’in başkaları tarafından izinsiz olarak kullanıldığından habersiz olan kullanıcılar da var…

Özellikle kablosuz bağlantılarda karşılaşılan izinsiz paylaşım çok daha fazla risk içermektedir. Her şeyden önce ağa dahil olan kimse ağ sahibinden izin almadığı için yasa dışı bir eylemde bulunmuş olur. Daha en baştan böyle bir tavır sergileyen kişinin kablosuz ağın sahibinin bilgisayarını tehdit etmesi, zararlı yazılım bulaştırması ve ağdaki diğer bilgisayarlarda bulunan bilgileri çalması hiç de uzak bir ihtimal değildir.

Bilindiği gibi bir çok hacker yaptıkları illegal işlerden dolayı yakalanmamak için başkalarının ağlarından Internet’e erişirler. Böylece yapılacak bir soruşturmada IP numarasını takip edecek yetkililer, asıl suçlu yerine; masum bir kullanıcıya ulaşacaklardır.

İstenmeyen bu tip durumlarla karşılaşmamak için kullanıcıların uygulayabilecekleri birkaç küçük önlem büyük ölçüde yeterli olacaktır.

Her şeyden önce modemin, varsa kablosuz ağ (Wireless LAN) özelliği kullanılmadığı zamanlarda kapatılmalıdır. Böylece istenmeyen kişiler ağa giremeyecek ve kablosuz Internet’ten yararlanamayacaklardır.

Wireless özelliğinin kullanılabilmesi için kurulan ağa bir ad verilir. Eğer kullanıcı sonradan bir ad vermediyse ağın adı modemin marka ve modeline göre belirlenmiş varsayılan bir isim olur. Çevrede kablosuz ağlara sızmak isteyen kişiler bu isimleri görerek bahsi geçen ağlara bağlanmaya çalışırlar. Bu durumu önlemek için modemin ayarlarından ağın isminin yayınlaması özelliği devre dışı bırakılmalıdır. Bu işlemden sonra artık ağa bağlanmak isteyen kişi ağın adını bilmek ve yazmak zorunda kalacaktır.

Kablosuz ağdan yararlanabilecek bilgisayar ve palm gibi cihazların donanımsal olarak bir MAC numarası vardır. Modem ayarlarından izin verilmek istenen aygıtların MAC adresleri ilgili yere yazılarak sadece belirtilen aygıtlara erişim izini verilebilir.

Kablosuz ağa atanacak şifrelerde büyük ölçüde etkili olacaktır. Böylece Internet kullanmak isteyen kişi ağa bağlanmak için gerekli olan şifreyi yazmadıktan sonra hiçbir işlem yapamayacaktır.

Yukarıda sözü edilen önlemleri uygulayabilmek için her marka ve model modemde uygulanması gereken adımlar birbirinden farklılık gösterebilir. Bu nedenle modemin kullanma kılavuzu veya web sayfalarındaki destek bölümlerine baş vurulması kullanıcıların işini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.

En son olarak da ağ durumunu izleyebilen bir güvenlik duvarı yazılımı kullanılarak mevcut ağa sızma girişimleri fark edilerek gerekli önlemler alınabilir.

 

Bilinçsiz Kullanım da Zararlı Yazılımlar Kadar Riskli Olabilir

  Her geçen gün bilgisayarların güvenliği ve kişisel bilgilerin gizliliği daha fazla tehdit edilir hale geliyor. Söz konusu risklerin artmasında bilgisayar korsanları kadar bilinçsiz kullanımın da payı olduğu yadsınamaz bir gerçek…

Bilinçsiz kullanım olgusunu iki farklı açıdan ele almak mümkün. Bunlardan ilki “crack” siteleri gibi güvenli olmayan kaynaklardan edindikleri dosyaları virüs testinden geçirmeden kullanmakta bir sakınca görmeyen ya da kendilerine ödül ya da armağan vaat eden her bağlantıya tıklamaktan çekinmeyen kullanıcıların davranışlarıyla açıklanabilir.

İkinci bakış açısı ise kullanıcıların dikkatsizlik ya da üşengeçliklerinden dolayı ortaya çıkmaktadır.

Genelde ücretsiz yazılımlarda karşılaşılan ancak bazı durumlarda bedeli ödenerek edinilmiş programlarda da kendini gösteren bir takım eklentiler yüklenebilmeleri için kullanıcıdan izin isterler. Kullanıcıların büyük bir kısmı da maalesef bu tür mesajları okumadan onay verirler. Bu şekilde istenmeyecek sonuçlar doğurabilecek eklentiler bilgisayara kurulmuş olur.

Yazılımlar aracılığıyla gelen bu tür eklentiler, sponsor olarak kullanıcıların ücretsiz bir şekilde söz konusu yazılımı kullanmalarını sağlarlar. Bunun karşılığında da kullanıcı alışkanlıklarını kaydederek web sitelerinde uygun reklamlar göstermeye çalışırlar.

Bazı yazılımlar bilgisayara kurulmak için mutlaka söz konusu eklentinin kurulmasını şart koşarken bazıları da kullanıcıya serbestlik tanımayı tercih ederler.Yükleme ekranında bulunan  lisans sözleşmeleri kullanıcıları söz konusu eklentiler ve pek çok şey hakkında bilgilendirseler de genelde çok uzun oldukları için çoğu kullanıcı tarafından okumadan kabul edilir.

Literatürde “EULA” adıyla anılan ve “Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi” olarak Türkçeye çevrilen  kurulum ekranlarında karşılaşılan bu tür uzun metinlere onay verilmesinin günlük yaşamda resmi bir sözleşmeyi imzalamaktan bir farkı yok gibidir. Bu nedenle lisans sözleşmelerinin dikkatli bir şekilde okunması kullanıcılara büyük fayda sağlayacaktır.

Lisans sözleşmeleri, kullanıcılara sahip olunan programla birlikte ne tür bileşenlerin ve eklentilerin yükleneceği gibi konuların yanında; programın kaç tane bilgisayara kurulabileceği, programla üretilen projelerin hangi koşullar altında dağıtılabileceği ve bu projelerin para karşılığında satılıp satılamayacağı gibi teknik hususlarda da bilgi verirler. Ayrıca kullanıcının yazılımın sahibi ya da  kullanım hakkını elinde bulunduran birisi mi olduğu noktasını açıklığa kavuşturur. Bu nedenle tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi sanal ortamlarda da bir sözleşmenin okunmadan imzalanmaması gerekir.

Geçtiğimiz aylarda bir firmanın lisans sözleşmelerinin okunma oranlarını tespit etmek için yaptığı bir deneme kullanıcıların bu konuyu ne kadar dikkate aldığını da gösterir niteliktedir. Firma, deneyde lisans metnine “Bu satırları okuyup bize dönüş yapan kişiye bin dolar ödeyeceğiz.” gibi bir ibare yerleştirmişti. Sadece bir kullanıcının yazılımın piyasaya sürülmesinden birkaç ay sonra firmayla bağlantıya geçmesi durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir.

Bazı yazılımlar kullanıcılara kolaylık sağlamak için eklentileri yüklemeden önce lisans metinleri yerine uyarı mesajlarını kullanmayı tercih etseler de kurulum işlemini olabildiğince kısa tutmak isteyen kullanıcılar karşılarına çıkan her uyarı ya da mesaja evet demekte bir sakınca görmüyorlar.

Şimdiye kadar bu tip eklentilerin kimsenin bilgisayarına zarar verip kullanılamaz hale getirmemesi, insanların bu durumu önemsememelerindeki en büyük etken olabilir. Söz konusu eklentilerin arka planda kullanıcı alışkanlıklarını takip etmeleri neticesinde pek çok kullanıcı bu durumdan rahatsız olmuyor ancak eklentilerin topladıkları bilgileri gönderirken kendi internet bağlantılarını yavaşlattıklarının farkına varamıyorlar.

Ücretsiz yazılı kullanabilmek kulağa çok hoş gelse de bir takım yazılımların varlıklarını söz konusu eklentilerin sponsorluğu altında sürdürebildikleri de bir gerçek. Bu nedenle kullanıcıların yükleme ekranları ve özellikle de lisans sözleşmelerini dikkatli bir şekilde okumaları gerekmektedir.

Zararlı eklentilerden arınmış ve ücretsiz yazılımlar için açık kaynaklı yazılımların tercih edilmesi yerinde bir karar olacaktır çünkü bu yazılımların kodları herkese açık olduğu için eklenti barındırmazlar ve ilerde risk oluşturabilecek bir durum olduğunda gönüllü programcılar tarafından müdahale edilebilirler ancak ilerde bu yazılımlar için yazılmış eklentiler kurulumdan sonra ayrı olarak yüklenebilir. 

ADSL’in Veliahtı VDSL

Alt şirketi TTNET ile verdiği ADSL hizmetiyle milyonları yüksek hızlı, kesintisiz internetle tanıştıran Türk Telekom yeni yıla hızlı ve indirimli tarifelerle girmeye hazırlanıyor

Bilgisayar sahibi olmanın 10 yıl önce kişilere ve kurumlara sağladığı faydayla bugünkü arasında karşılaştırma yapmaya imkan yok. Bunun altında yatan en önemli ayrıntıysa internet. Cihazları ve insanları; kısaca dünyayı birbirine bağlayan internet aynı zamanda sanal ile gerçek hayat arasındaki çizgiyi de her geçen gün biraz daha inceltti.

Bugün yüz milyonlarca insan iletişimini, ticareti, bankacılık ve kamu hizmetlerini web hizmetleri üstünden yürütüyor. Üstelik bu rakam hiçbir zaman düşüşe geçmiş değil. Bilgisayarların ucuzlaması, erişim seçeneklerinin artması ve fiyatlarının düşmesi, kullanıcı sayısının artmasına; dolayısıyla daha çok fayda sağlanmasına yol açıyor. Özetle; bilgisayar kullanımı, internet kullanıcı sayısı ve erişim maliyeti gibi kriterlerin ülke endekslerinde belirleyici faktörler haline gelmesi tesadüf değil.

Halen hizmet vermekte olan en eski ulusal internet erişim sağlayıcısı Türk Telekom’un (TT) yılbaşında sunmaya hazırlandığı hizmetler bu süreçte 20 milyon internet kullanıcısına koşan Türkiye’de süreci hızlandıracak gibi görünüyor.

TTNET adlı şirketiyle internet erişimi sunan TT, ağustos ayında başlattığı kampanyasıyla Türk kullanıcılarını 4 Mbps hızıyla tanıştırmıştı. 2008 yılının başında hizmete girecek yeni erişim tipi VDSL2 ise hızı 30 Mbps’ye çıkarıyor. Kabaca 7 katlık bir üst limit artışı gibi görünen bu bağlantı seçeneği, bir örnekle tarif edince daha iyi anlaşılabilir:

30 Mbps bağlantıyla 700MB’lık bir dosyayı çekmek sadece 4 dakika sürüyor. En hızlı ADSL seçeneği olan 4 Mbit’te aynı dosyayı çekmek için 30 dakikaya ihtiyacınız var. Yılan hikâyesine dönen ve ihalesi iptal edilen 3G altyapısına sahip olsaydık (2 Mbps için) bu işlem yaklaşık 1 saat sürecekti.

Elbette hızın sunduğu şey sadece dosya indirmekten ibaret değil.

İnternetten yüksek tanımlı (HD) video ve TV yayınlarını izlemek, sesli ve görüntülü iletişim kurabilmek gibi birçok katma değerli hizmeti de bütün konforuyla parmaklarınızın ucuna getirecek.

TT bu altyapıyı öncelikle 100 bin kullanıcı için sunmayı planlıyor. Sene sonuna kadar 250 bin aboneye hizmet verecek altyapı tamamlanmış olacak. Yapı olarak fiber optik kabloları kullandığı için başvuracak abonelerin bulunduğu noktalardaki altyapı yeterliliği de belirleyici rol oynayacak. Bu yeni seçeneklerle birlikte şu anki erişim tarifeleri de ucuzlayacak.

Evlerde yepyeni bir dönemi başlatacak bu dönemde kurumsal hizmetler de daha cazip hale geliyor. Çok daha hızlı veri trafiğine ihtiyaç duyan kurumlar için sunulacak Metro Ethernet 1000 Mbps erişim sunuyor. Başka bir deyişle bu erişime sahip şirketler 700 MB dosyayı sadece 4 saniyede çekecek! Diğer seçenekler arasında ATM, TTVPN ve kiralık devre gibi tercihler mümkün.

RADİKAL

Türk Telekom Internet Altyapı Değişikliğine Gidiyor

Türk Telekom, 2 milyon IP DSLAM portuyla internet erişim altyapısını yeniliyor. Bu sayede 20 megabitin üstünde bir hızla internet bağlantısının yanı sıra canlı sayısal TV yayını, isteğe bağlı içerik teslimi, IP telefon gibi hizmetleri sunabilecek.

İSTANBUL – Türk Telekom’dan yapılan yazılı açıklamada, şirketin yaklaşık 110 milyon Euro’luk yatırımla internet erişim altyapısını yenilediği ve 2 milyon IP DSLAM port ilavesi yaptığı bildirildi. Açıklamada, Türk Telekom’un, IP DSLAM adı verilen yeni nesil internet erişim cihazları sayesinde 20 megabitin üstünde bir hızla internet bağlantısının yanı sıra canlı sayısal TV yayını (Broadcast TV), isteğe bağlı içerik teslimi (Video on Demand), IP telefon ve yüksek kalitede video konferans gibi hizmetleri sunabileceği kaydedildi.

Türk Telekom’un, söz konusu yatırımda Alcatel-Lucent, Huawei, Meteksan Sistem ve ZTE Corporation ile işbirliği yaptığı, bir süre önce düzenlenen imza töreniyle erişim altyapısı yenileme çalışmalarına başlandığı belirtildi.

Açıklamada, yeni nesil internet erişim cihazları olarak bilinen IP DSLAM ile erişimin IP üstüne yoğunlaşacağı, üçlü oyun olarak tanımlanan bir sistem kapsamında ses, veri ve görüntü bir araya gelerek tek bir kanaldan iletilmeye başlanacağı ve multimedya içeriği ile zenginleşen iletişim imkanlarının kişiye özel iletişimle farklılaştığı ifade edildi.

Ses, veri ve görüntünün üçlü oyun (Triple Play) adı altında birleşmesiyle, internet üstünden TV yayınlarının mümkün olması (IPTV), istenen anda istenen video içeriğine internet üstünden ulaşılması (Video on Demand), internet üstünden telefon konuşmalarının yapılmasının (VoIP) sağlanacağı belirtildi.

Yeni IP teknolojilerinin yeni nesil ağlar (NGN), üçüncü kuşak mobil haberleşme hizmetleri ve IPTV taşıyıcı ağı için sağlam bir temel sağladığı, geleneksel DSL teknolojilerinin kısıtlarını ortadan kaldırdığı kaydedildi.

Açıklamada, konuya ilişkin bir değerlendirme yapan Türk Telekom Genel Müdür Yardımcısı Celalettin Dinçer, IP DSLAM teknolojileri sayesinde ADSL2 ve VDSL2 gibi saniyede 20 megabitin üstünde geniş bant internet teknolojilerinin kullanıcılar tarafından kullanılmaya başlanacağını ifade ederek, “Kullanıcı tarafında büyük bir çoğunlukla yatırım yapmayı gerektirmeyen bu sistemler sayesinde farklı hizmetler sunulabilecek” dedi. 

USB 3.0 ve Internet Explorer 8 Geliyor

Büyük umutlarla piyasaya gözlerini açan explorer 7 faciasından sonra microsoft 8. sürümü çok kısa süre içinde kullanıma açacağını duyurdu uzun zaman bizi 6 numaraya muhtaç eden firma çok kısa zaman içinde 2 yeni sürüm çıkarmış olacak

Explorer 8 de iyileştirilmiş CSS ve Ajax desteklerinden bahsediliyor ayrıca Plug-In desteğinin olacağı das vurgulanıyor. Bizde umarız öyle olur diyoruz ve ekliyoruz bir daha 7 numara gibi hantal bir sürüm istemiyoruz.

Bir diğer gelişme de USB tarafında yaşanıyor hayatımızı inanılmaz derecede kolaylaştıran USB teknolojisinin 3. sürümü 2008 yılına yetiştirilmeye çalışılıyor.

Bunun için Intel aralarında HP, NEC, NXPSemiconductors ve Texas Instruments firmalarınında bulunduğu bir toplantıda USB 3.0 Promoter Group topluluğunu kurdu.

USB 3.0 ile 5 Gbit/s hızı yakalanacak. Buda saniyede 640 MB veri transferi anlamına geliyor. Bu hız USB 1.1 de saniyede 12 Mbit (1.5 MB), daha yeni olan USB 2.0 da ise 480 Mbit (60 MB) şeklindeydi. Bu hızlarla karşılaştırılınca USB 3.0 10 kat daha fazla bir hıza sahip. Buda devrim niteliğinde bir değişiklik anlamına geliyor.

USB 3.0 versiyonu 2.0 da olduğu gibi “Tak- Çalıştır” özelliğinde olacak ve USB 2.0 ile uyumlu olacak. USB 3.0 da bakır kablolar yerine fiberoptik kablolar kullanılacak. Bu şekilde hem yüksek hız elde edilmiş hemde düşük güç tüketimi sağlanmış olacak

Widget Yerine KIRINTI Terimini Öneriyoruz

Aşağıdaki yazı http://www.gaxxi.com/buzz/yazi/widget-yerine-kirinti-terimini-oneriyoruz adresinden alınmıştır.

İngilizce “gadget” ya da “widget” olarak kullanılan şeye biz kırıntı diyoruz. Kırıntılar genelde blogların sağ barında gördüğünüz üçüncü parti web servislerine ait olan kutu kutu araçlardır. Hemen her web 2.0 servisi çeşitli kırıntılar geliştirir ve dağıtır. Böylece servisleri pek çok dağıtımlı noktadan ulaşılabilir hale gelir ve servislerine ziyaretçi trafikleri artar. İnsanlar kırıntıları takip ederek kırıntı dağıtan siteye de ulaşırlar.

Bir web sitesinin sunduğu içeriği, örneğin yaşadığınız şehrin hava durumunu gösteren bir kutuyu blog siteniz de kullandınız, buna widget yani kırıntı diyebiliriz.

Biz de bunun üzerine, İngilizce terimler yerine “KIRINTI” terimini kullanmaya başladık, örneğin ben www.neobu.com/umut kişisel sayfamda www.sinemalar.com web sitesinin hazırladığı “sinemalarda bu hafta” kırıntısını kullanıyorum. Sinemalar.com, benim sayfama kırıntı atmış oluyor.

Kırıntı anlamlı, çünkü

  • Bir kere kırıntının eklendiği siteyi içeriğinizle beslemis oluyorsunuz, bu anlamda Rss Feed yani RSS Besleme keimesinden de bir mantığı var.
  • Kırıntı’yı eklediğiniz siteden size bir yol göstermiş oluyorsunuz, böylece karşı sitedekiler sizin kırıntılarınızı izleyerek sizin sitenize de geliyorlar.

Başka Örnekler

Neobu‘da kırıntı teknolojisini, Gaxxi’deki kutular tekniğiyle birleştirip, adım adım ileri sihirbazlarla birleştirdik. Şimdi ihtiyacımız olan kutuların içeriğini arttırabilmek için diğer web sitesi sahipleri ve geliştiricilerinin kendi kırıntılarını geliştirmesi.

Örneğin, www.kayhanovic.com web sitesinde ki fotoğraflar, www.neobu.com/kayhonovic adresindeki fotoğraflar kırıntısından geliyor. Bu Neobu’daki her kutu için uygulanabilir.

Web sitesi sahipleri kırıntılarınızı geliştirin, çok eğlenceli. 🙂

İnternet ve Oyun Kavramı

Teknoloji ve bilişim, iş ve gündelik hayata pek çok kolaylık getirmekle birlikte; aynı zamanda insanoğlunu yeni eğlence türleriyle de tanıştırdı. Teknolojik oyuncaklardan; bilgisayar oyunlarına kadar uzanan bir yelpaze sunan teknolojik eğlencenin dünyada en fazla rağbet gören türü ise bilgisayar oyunları…

Bilişim arenasında ilk boy göstermeye başladıkları sırada ülkemizde çocuklara hitap ettiği düşünülen bilgisayar oyunları zamanla sayısal eğlence anlayışı olarak sadece müzik ve filmleri düşünebilen daha üst yaş gruplarını da kendine çekmeyi başardı.

PC oyunları zamanla eğlendirici olmanın yanında öğretici olmaya da başladı ve böylece çeşitli eğitim kurumlarında öğrenmeyi kolaylaştırmak için yardımcı bir araç olarak da kullanılmaya başlandılar.

Teknolojinin insanlara sunduğu pek çok icat gibi bilgisayar oyunlarının da pek çok yönde kullanılma olasılığının fark edilmesi çok ta uzun sürmedi.

Önceleri firmaların sadece kazandıkları paraları artırmak için oyun ve Internet’in gücünü birleştirmeleri maalesef bazı kötü niyetli kişilere de ilham kaynağı oldu. Sözü edilen birleşme sayesinde insanlar rakip olarak sadece arkadaşları ya da bilgisayarları değil çok sayıda insanı karşılarında buldular.

Pek çok birbirini tanımayan insanların birbirlerine üstün gelme çabası kumarın web ortamına taşınma fikrini doğurdu. Bu durum yavaş yavaş pek çok web sayfasında reklam olarak kullanıcılara ulaştı. Sektör zamanla o denli büyüdü ki, şirketler bilgisayarın IP numarasına göre insanların kendi dillerinde reklam göstermeye başladılar. Gösterilen reklamlarda müşteri adaylarına kayıt yaptırdıkları takdirde bonus olarak belli bir miktar kredi vermeyi taahhüt eden web sayfaları bu şekilde yeni üyeler kazanmayı hedefliyor.

Yukarıda bahsedilenler ilk başta kulağa çok hoş şeyler gibi gelse de aslında durum göründüğünden daha farklı… Sitenin kullanıcıya verdiği bonus aktif olana kadar insanlar zaten daha fazlasını kaybetmiş oluyorlar. Şimdiye kadar bu tür sitelerden zengin olana hiç rastlanamaması; sadece inandırıcılığı koruyabilmek adına bazen küçük miktarların kazanılabilmesi (ki bunlar genelde insanların girişte verdikleri kadar oluyor) durumu tamamen gözler önüne sürmeye yetiyor.

Gerçek hayatta olduğu gibi sanal hayatta da büyük sorunlara yol açan bu tür oyunlarda nihai olarak her zaman kasa kazanıyor fakat bu durum insanlarda neredeyse bir saplantı halini alarak hiç değilse kaybettiklerini kazanabilme arzularını tetikleyerek sürüp gidiyor.

Internet ve oyunların birleştirilmesiyle ortaya çıkmış bir kavram daha var… Devasa Online Oyunlar olarak anılan bu tür oyunlarda dünyanın bir çok ülkesinden insanlar bir araya gelerek sanal bir evrende birbirleri ile mücadele ediyorlar. Normal şartlar altında sıradan bilgisayar oyunları gibi kararında oynandığında sakıncalı bir durum oluşturmayan çok oyunculu bu tür oyunlar aşırı oynanma sonucunda bağımlılık derecesinde insanları kendilerine bağlayabiliyorlar.

Multiplayer oyunlar sıradan bilgisayar oyunları gibi bir süre sonra sona ermediği ve kullanıcı sıkılana kadar oynayabildiği için, insanları uzun süre monitöre bağlayabiliyor. İnsanlara adeta ikinci bir yaşam sunan bu oyunlar sırasında gruplar oynarken aynı zamanda birbirleriyle sohbet edebildikleri için insanlar oyuna daha çok bağlanabiliyor.

Bu tür oyunlar, eğer kullanıcılar zamanı iyi ayarlayabilirlerse eğlenceli ve dinlendirici olabiliyor ancak kendilerini atmosfere kaptıranların sayıları küçümsenmeyecek boyutlarda… Özellikle bu tür oyunlara genç yaştaki kullanıcıların ilgisini daha çok çektikleri için ebeveynlere büyük sorumluluklar düşüyor. Oyunlar yasaklandığında çocuklar evde oynayamadıkları için Internet kafelere gidebiliyorlar, bu nedenle anne ve babaların bir uzmana danışarak çocuğa ne kadar süre ile izin verilmesi gerektiğini öğrenmeleri gerekebilir.

Teknoloji de insan hayatındaki pek çok şey gibi iyi yönde ve gerektiği gibi kullanıldığında pek çok fayda sağlayabildiği gibi bilinçsiz kullanıldığı takdirde de olumsuz sonuçlar doğurabilir.