Browse Category

PC

iPhone’da Emülasyon Keyfi

Geçenlerde bildiğiniz gibi iPhone’un sim kiliti kırılmıştı. Fakat iş henüz bitmemiş galiba… Öyle sanılıyor ki yazılımcıların boş durmaya hiç niyetleri yok… İphone tamamen dışa kapalı olarak hazırlanmıştı. Bu durum cihaza dışarıdan harici bir uygulama eklemeyi olanaksız hale getiriyordu…

Bir kaç arkadaş bu durumdan rahatsız olmuş olacak herhalde; çünkü uğraşıp cihazın yazılımına müdehale etmeyi başarmışlar. Sonuçta arkadaşların hazırladıkları emülatör sayesinde iPhone üzerinde NES oyunları oynanabiliyor. Cihazın ekranının yüksekliğinin fazla olması sayesinde klasik NES gamepad’i sanal olarak alt kısıma yerleştirilmiş. Oyunları oynamak için bu sanal gamepad üzerinde bulunan tuşlara dokunmak yeterli evet oyunları dokunmatik olarak oynuyorsunuz. Hız konusunda da bir sıkıntı yaşamayan emülatörün tek sorunun ses konusunda ancak ekip kısa süre içinde bu durumun üstesinden gelebileceklerini belirtiyor.

Ülkemize resmi olarak Ocak ayında geleceği açıklanan iPhone’da NES oyunlarının nasıl olduğunu görebilmek için biraz daha beklemek gerekecek.

El Atarileri Geri Döndü

Çocukluğumuzda sık sık oynadığımız handheld diye tabir edilen ve bu işin ustalarından biri olan Nintendo tarafından hayatımıza sokulan Game&Watch‘lar web’de hayat buluyor. http://handheld.remakes.org/ adresinde o zamanlar ingilizcemiz pek gelişmediği için el atarisi dediğimiz ve GameBoy‘un ağabeyleri olan bu sistemlerin en popüler olanlarına ulaşmak mümkün…

Sitede Game&Watch’ların aslına birebir sadık kalınarak sanal olarak hazırlanmış hallerine ulaşabiliyorsunuz. Flash, Java ve direk exe olmak üzere çeşitli şekillerde hazırlanmış bu oyunları ister bilgisayara indirip isterseniz de site üzerinde online olarak oynayabilirsiniz..

Mutlaka denemenizi önerdiğim bu site beni yaklaşık 20 yıl öncesine götürdü. Sizinde çocukluğunuzda bu tür oyuncakların yeri varsa eminim siz de hoşlanacaksınız. Bu çalışmada emeği geçen herkese yaşattıkları nostalji için teşekkürler

CPS3 Türkçe Emülatör

HayalEt Yazılım & Stüdyo olarak yürüttüğümüz çalışmalarda biri olan EXETR projesi çerçevesinde yıllardır çoğu emu tutkununun kırılmasını dört gözle beklediği ve sonunda geçtiğimiz aylarda kırılan CPS3 sistemine ait emülatörü  %95 Türkçe’ye çevirdik.

Böylece en baba CAPCOM oyunlarını Türkçe emu ile oynayabileceksiniz. CPS3 Emu 1.0a Türkçe versiyonu indirmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

CPS3 TÜRKÇE EMÜLATÖR İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İyi eğlenceler.

Not: Bu arada CAPCOM firması bizi düşünerek yakında iki boyutlu bir dövüş oyunu yapacağını duyurdu. Oyunun hangi platformlar için hazırlandığı henüz açıklanmadı.

Level Arşivi

Türkiye’de ilk defa Bilim ve Teknik dergisinin başlattığı bir çalışmayı şimdi de Level yaptı. Dergi 10 yıllık sayılarını yani Ocak 2007 tarihine kadar olanları elektronik ortama taşıyarak okuyucuları ile ücretsiz paylaştı…

Bu ay Level dergisi alırsanız; dergi ile birlikte gelen DVD içinde Level dergisinin ilk 5 yılını bulacaksınız. Gelecek ay ise son 5 yılını…

Bu arşiv çalışması çok başarılı olmuş. İlk başta bir arayüz karşılıyor sizi. Buradan yıllara, oyunlara ya da bölümlere göre eski sayılara PDF formatında ulaşabiliyorsunuz. Bence her oyun severin arşivinde bulunmalı. Şimdi büyük bir özlemle andığımız oyunların daha yeni çıktıkları inceleme ya da ön inceleme yazılarını okumak çok zevkli oluyor.

Bir derginin sırf ticaret değil aynı zamanda ruh ile çıktığının kanıtı olan bu sayıyı tüm oyun severlere gönül rahatlığı ile öneriyorum. Saklamaya değer.

Bilgi Güvenliğine Önem Verilmeli

Türkiye, bilişim alanında giderek artan bir ivme ile zirveye gidiyor. Her geçen gün artan yazılım şirketleri ve ortaya koydukları ürünleride bunların bir kanıtı…

Bu artış yanında bir takım riskleri de getiriyor. Sözünü etmeye çalıştığım durum artık veri hırsızlığının artabileceği… Teknolojiyi bu kadar hızlı öğrenen bir milletten daima bunu iyi yönde kullanacak bireylerin çıkmasını ummak fazla hayalperestlik olur.

Yukarıda bahsedilen durumun en belirgin örneği Çin’de yaşandı Çin dünyada bu yönüyle artık ilk sıralarda yer alıyor.

Geçenlerde web güvenliği ve filtreleme alanında dünyada önder kurumlardan biri olan websense CEO’su İstanbul’a gelerek bu konuyla ilgili bir kaç kelam etti. Bu tür durumların gelişen ekonomi ve teknolojilerde giderek arrtığını vurguladı… Ne yazık ki bu durum sadece büyük değil orta ölçekli kurumları da tehdit eder hale geliyor. Daha önce bu konuda sorun yaşamamış firmalar bu alanda yatırım yapmayı pek önemsemese de bir gün keşke dememek için ilgili alanlara yatırımın geciktirilmemesi gerekiyor.

Bazı firmalar bilgi güvenlikleri için bilgisayarlarında USB diskler ile bilgi taşınmasını önlemek için yeni sistemler bile kuruyorlar.

Bilgi güvenliğini sağlarken en çok dikkat edilmesi gerektiren nokta paranoyaklık ve ile gevşeklik arasındaki dengenin yakalanmasıdır

Sayısal Uçurum Araştırması

Birleşmiş Milletler Örgütü’nün bilgi ve iletişim teknolojileri ajansı olan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından yürütülen bir araştırmada zengin ülkeler ile fakir ülkeler arasındaki sayısal uçurumun tahmin edilenden daha fazla olduğu ortaya çıktı.

Sayısal uçurumun kapanması amacı ile 2005 yılında Tunus’ta yapılan Birleşmiş Milletlerin düzenlediği Dünya Bilgi Toplumu Zirve toplantısında alınan karar gereğince uygulamaya konulan “Dünyayı Bağla” projesi kapsamında şimdiye dek atılan adımlardan olumlu sonuçlar alınmaya başlandığı görülüyor.

Dünyaca tanınmış büyük firmaların yanı sıra Birleşmiş Milletlerin, Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerinin, sivil toplum örgütlerinin desteğiyle yaklaşık 1 milyar kişinin bilgi ve telekomünikasyon bağlantısının yapılması çalışmaları kesintisiz sürüyor.

2015 yılında tüm dünya insanlarının bağlanması öngörülen “Dünyayı Bağla” projesinde öncelik özellikle telefon hizmetlerinden, televizyon ve radyo gibi temel bilgi kaynaklarından yoksun yüzbinlerce köye veriliyor.

“Dünyayı Bağla” projesine katkıda bulunan hükümetlerin, şirketlerin sayıları gün geçtikçe büyürken 20’den fazla ülkenin merkez bankalarının  uzmanları, mikrofinans kuruluşları da bu projenin finansal hizmetlerinin yerine getirilmesi için ortak çalışmalar yapıyorlar. Nobel ödülü sahibi Dr. Muhammed Yunus’un kurduğu Grameen adlı bir mikro kredi kuruluşu da proje kapsamındaki bölgelere sağladığı kredilerle bu girişimin büyük destekçisi oluyor.

ITU’nun dünyaca tanınmış büyük firmalar ve Avrupa Komisyonu desteği ile açtığı Internet Eğitim Merkezleri mezunları bu mikro krediler ile BT alanında kendi işyerlerini kurarak geri kalmış ülkelerde girişimciliğin yayılmasına katkıda bulunuyorlar.

Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin yaptığı bu araştırmadan elde edilen sayısal uçurumla ilgili veriler temel başlıklar halinde şöyle sıralanabilir:

Her 100 Afrikalıdan dördünden daha azı, ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya’dan oluşan G8 Grubu ülkelerinde yaşayanlardan her iki kişiden biri Internet kullanıyor.

G8 ülkelerinin nüfusu dünya nüfusunun yüzde 15’i olmasına karşın bu ülkelerde Internet kullananların sayıları dünyada Internet kullananların yüzde 45’ini oluşturuyor.

2004-05 büyüme oranına göre 2010 yılında gelişmekte olan ülkelerdeki nüfusun yüzde 25’inden azının çevrimiçinde olacağı beklenirken bu oran daha 2005 yılında gelişmiş ülkelerde yüzde 55’e ulaştı.

Dünyadaki köylerin yüzde 30’una doğru dürüst telefon hizmetlerinin ulaşamadığı hesaplanıyor.

Afrika’da kurulu 27 milyon sabit telefon hatlarının yüzde 79’u bu kıtadaki 54 ülkenin sadece altısında bulunuyor.

Yüksek gelirli ülkelerde nüfusun yüzde 13’ü genişbanda erişirken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran sıfıra yakın.

30 ülkenin bazılarının toplam nüfusu tek bir 10 Mbps uluslararası bağlantıdan yararlanırken, zengin ülkelerde tüketiciler kendi kişisel 10 Mbps bağlantılarını çok uygun fiyatlarla satın alabiliyorlar.

BTHABER

Ofis Yazılımında Google Gücü

Google pazarda giderek büyüyor. arama ve mail gibi hizmetlerinden sonra ofis yazılımlarınıda webe taşımaya karar veren google’ın bu son marifeti hakkında BYTE dergisinin web sitesindeki haberi paylaşıyorum

Microsoft’un gelirlerinin büyük bir bölümünü oluşturan Office seti içindeki Word, Excel ve Powerpoint gibi bileşenler sayesinde adeta bir endüstri standardı haline gelmiş durumda. Birçok kurumun yazışmaları ve hesap tabloları bu uygulamalar üstünde çalışıyor. Bilgisayar kursları onların nasıl kullanılacağını anlatıyor, her sene yüz binlerce kitap onların kullanımını öğretebilme vaadiyle satılıyor. Elbette bu ilgi gelirlere de yansıyor. Microsoft’un bu birimi geçtiğimiz senenin son üç ayında 3,5 milyar dolar gelir ve 2,17 milyar dolar kâr etti. Başka bir deyişle Office birimi firmanın en çok gelir elde eden bölümü unvanını korudu.Elbette bu altın yumurtlayan tavuğun talibi de çok. Benzer işleri yapan yazılımlar her dönem vardı ancak şu ana kadar gelen en güçlü alternatiflerden biri aynı zamanda Microsoft’un en azılı rakiplerinden Sun tarafından temsil edilen StarOffice oldu. 1984 yılında kurulan bir Alman şirketi tarafından geliştirilen StarOffice, 1991’te 73 milyon dolara satın alınmıştı. Sun firması bir süre sonra ücretli StarOffice’in kaynak kodlarının büyük bölümünü halka açarak tamamen ücretsiz olarak dağıtılan OpenOffice adlı alternatifin de doğmasına önayak oldu.

Ancak Microsoft’un tahtına en büyük saldırı aynı zamanda son yıllardaki en dişli rakibi olan Google’dan geldi. Borsadan ve internet reklamlarından kazandığı parayla cepleri durmadan şişen Google tamamen internet üstünde çalışan uygulamalarının arasına Docs&Spreadsheets başlıklı hizmetini de katınca savaş bir anda bambaşka bir cepheye taşındı.

Geçtiğimiz günlerde Türkçe desteğine de kavuşan bu uygulama tamamen web üstünde çalıştığı için hiçbir uygulama yüklemeye ya da para vermeye gerek kalmadan her yerde, her bilgisayarda, her işletim sisteminde çalışabiliyor ve daha da güzeli oluşturulan bütün belgeleri web`de sakladığı için her an el altında tutuyordu.

Kısa sürede geniş kullanım alanına kavuşan bu uygulama yakın geçmişte hesap tablolarından grafik oluşturma özelliğinin de eklenmesiyle birlikte kişisel kullanıcılar için son derece cazip ve pratik bir seçenek haline geldi. Bu hızlı gelişmenin ardından Microsoft da web üstünde çalışacak ücretsiz bir Office alternatifi üstünde çalışmaya başladı.Google’ın geçtiğimiz günlerde başlattığı bir hizmet rekabet ateşini biraz daha harlayacağa benzer. Firma Google Pack adlı bedava uygulamalar paketinin içine normalde 70 dolara satılan StarOffice yazılımını da ekledi. Böylece sadece internette değil, istendiği takdirde bilgisayarda yüklü bir Microsoft Office alternatifiniz olabiliyor.

Bir Mikrosoft Klasiği

Geçenlerde bir web sayfasının açılmasının explorer kullanırken yaklaşık 20 saniye; firefox kullanırken ise 5 saniye kadar sürdüğünü keşfettim. Bu durumun nedenini araştırınca bulduğum sonuç şu oldu: Explorer sahip olduğu kimlik avı filtre özelliği sayesinde buna neden oluyor. Peki bu her sitede neden olmuyor orasını bilemem…

Yukarıda sözü geçen web sitesinin adresi: https://www.nic.tr/  İsteyen deneyebilir. Firefox bizi explorer kadar yormadan ve yıpratmadan daha güvenli olmayı nasıl başarıyor merak ediyorum doğrusu. Emri altında bir sürü deneyimli yazılımcının bulunduğu microsoft, her yazılımının yeni sürümünü adeta bir mucizeymiş gibi lanse eder ama çoğunlukla sonuç biraz makyajlamadan öteye gidemez. Vadedilenlerin çoğu çeşitli gerekçelere dayandırılarak iptal edilir.

Ne yazıkki explorer 7 sürümü benim için böyle oldu. Arayüzü değişen program, firefox‘un işlevselliğine ne de hızına yetişebilmiş.

Microsoft’un şu aralar pek takip etmediğim bir projesi daha var… Dev marka windows işletim sistemleri için geniş çaplı bir güvenlik yazılımı çıkarmayı planlıyordu. Sıkı durun bu hizmet ücretli olacak yani biz microsoftun kendi hatasından dolayı windowsta bulunan güvenlik açıklarını kapatabilmek için tekrar microsofta para ödeyeceğiz.

Vista çıkmadan önce duyurulan yeni dosya sistemi WinFS daha sonra iptal edilerek ayrıca bir servis paketiyle yüklenebilecek diye duyurulmuştu.

Biz artık Microsoft’tan yazılımlarının yeni sürümünde gerçekten bir yenilik bekliyoruz.

Safari Avlanıyor mu?

Eski ihtişamlı günlerine iPod sayesinde yeniden kavuşan apple, bu başarısını devam ettirebilmek için sürekli hamlelerine yenilerini ekliyor. Daha çok kullanıcıya hitap edebilmek ve pazar payını genişletebilmek için ilk önce radikal bir değişikliğe giderek intel tabanlı işlemcilrele yola devam etme kararı aldı. Daha sonra boot camp yazılımıylan kendi makinelerinde windows’un çalışmasını sağladı. Arık isteyen PC’lerde MAC OS; isteyen de Mac’lerinde Windows çalıştırabiliyor.

Apple bu girişimlerinin sonuçlarından memnun olmalı ki kendi web tarayıcısı olan Safari‘yi geçen ayPC kullanıcılarının hizmetine sundu. Lansmanda çok iddialı konuşan Apple, Safari’nin inanılmaz derecede güvenli olduğunu söyledi ancak PC ortamında 11 saat geçiren Safari’nin bir sürü güvenlik a.ığı bulundu. Safari iki ayrı platformda aynı başarıyı gösteremedi. Burada sorunun Safari’de olmadığını das belirtmek isterim. Sorun PC’nin Mac’e göre çok daha geniş bir kullanıcı yelpazesine sahip olmasıdır. Daha çok kullanıcının bulunduğu bir ortam tabi ki hacker’ların yönelmeyi ilk tercih edecekleri alandır. Yani Mac’in güvenilirliği daha az saldırıya uğruyor olmasından kaynaklanıyor.

O zaman akla LINUX işletim sistemi de PC ortamında bulunmasına rağmen neden windos’tan daha güvenli sorusu gelebilir. Burada windows daha çok kullanıcıya sahip olduğu için zaten geriden başlıyor ama asıl nokta windos’un bir kapalı kutu olmasından kaynaklanıyor olması. Linux açık kaynaklı bir işletim sistemi olduğu için; bir güvenlik açığı tespit edildiğinde deneyimli kullanıcılar soruna çok hızlı el atabiliyorlar. Kısaca Linux’u tüm dünyadaki yazılımcılar saldırılara karşı korumaya çalışırken Windows sadece Microsot bünyesindeki yazılımcılar tarafından geliştirildiği için; bir açık saptandığında bir kaç kişinin yeteneğiyle bu açıklar giderilmeye çalışılıyor.

Ayrı platformlarda olmasına rağmen başarılı olabilen tek browser aklıma geliyor. Mozilla Firefox. Safari burada PC pazarından daha çok pay almak isteyen Apple firmasının alelacele bir kararı gibi görünüyor. Keşke güvenlik testlerine daha fazla önem verilebilseydi. Bakarsınız bundan 5 sene sonra en popüler tarayıcı olabilir ama Apple’ın çok çalışması gerekiyor.

Güleriz Ağlanacak Halimize

Geçtiğimiz günlerde Türk Telekom nasıl olduysa ADSL fiyatlarında cazip bir indirim yaptı ve ve bizi 4096 kbps hızla tanıştırdı. Söz konusu indirim için cazip kelimesini kullanmamın amacı olayın gerçekten cazip olduğundan değil ama telekom yaptığı için şaşılacak derecede büyük olmasından kaynaklanmasıdır.

Türkiye’de bu alanda tekel olan bu kurumun bu derece bir indirime gitmesinin sebebini telekom altyapısını kullanan firmaların yaz kampanyasından rahatsız olarak rekabet kurumuna ve dolayısıyla da yargıya baş vurmuş olmaları şeklinde özetleyebiliriz. Sonuçta çıkan yargının durdurma kararıyla birlikte Türk Telekom, hem yeni bir kampanya başlattı hem de kendisinden hizmet aldıkları halde şikayetçi olan firmaları cezalandırmış oldu. Bu bir göz dağı olarak ta algılanabilir.

Sebep ve sonuçları ne olursa olsun şu anki durum en çok biz kullanıcılara yaradı. Böylece dünyanın en pahalı internetlerinden birini biraz daha ucuza kullanabiliyoruz. Fransa bütün sokaklarını 8 megabit ücretsiz wireless ağlarla donatırken (ki Fransızlar bu hızı oldukça düşük buluyorlarmış), Japonya çok cüzi bir ücretle 50 megabit bağlanırken yapılan bu indirime duyduğumuz sevincin etkisi biraz daha azalıyor tabi… Yine de sağolsun telekom bu hizmetin dünyadaki emsalleriyle kıyaslandığında en ucuzlar arasında olduğunu söyleyerek gülmekten karnımıza ağrılar girmesine neden oluyor ve sevincimizin tamamen yok olmasını engelliyor. İlahi telekom.

Gelişen dünyada hemen hemen her sektör doğrudan ya da dolaylı olarak interneti kullanıyor. Biz de kağnı hızıyla dünyaya bağlanıyoruz. Şimdi çoğu insan “ne var ki bu hızda işimi görebiliyorum” diyebilir ancak o insanlar bu hızdan daha yüksek hızların kendilerine neler getirdiğini bilmedikleri için böyle konuşuyorlar. Biz sorunsuz bir download yapmayı yeterli bulurken yurt dışında internetten tv kartı olmadan çok rahat bir şekilde televizyon seyredilebiliyor ki bunların bazıları yüksek çözünürlüklü. İndirmeye gerek kalmadan film seyredilebiliyor ve böylece aradığınız filmi dükkan dükkan sormak zorunda kalmıyorsunuz. Internet üzerinden parasını ödedikten sonra yasal yollardan film, oyun ya da benzeri içeriği satın alabiliyorsunuz. Bu durum bizdeki bu hızlarla üç beş gün sürer. Aynı kargo beklemek gibi bir durum ve işin anındalığı ortadan kayboluyor. Birde kotalı bağlantınız varsa işiniz gerçekten zor.

Anlamsız tekeller ve vergiler yüzünden cep telefonlarında 3. nesil hizmetleri alamıyoruz. Dünya neredeyse 4. nesile geçmek üzere… Umarız aynı durum internettede tekrarlanmaz herkesle aynı koşullara sahip olamazsak gelişen ve modernleşen bir Türkiye’den nasıl söz edilebilir. Maaleset tavşan ile kağlumbağanın yarışı her zaman masallardaki gibi bitmiyor.